Yıl 1979, tarih 22 Aralık…

Türkiye, o güne kadar benzerini yaşamadığı ortak bir heyecanla güne uyanmıştı.

1980 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde mücadele eden Milli Takımımız, Gelsenkirchen’de Batı Almanya’nın konuğu olacaktı.

 

Rakip, Klaus Fischer’lı, Karl-Heinz Rummenigge’li, Uli Hoeness’li, Bernd Schuster’li yıldızlar topluluğu, döneme damga vurmuş, finaller oynamış bir ekoldü.

Bununla beraber, duyulan heyecanın tek sebebi kuvvetli bir rakiple oynuyor oluşumuz değildi. Türkiye, aradığı mucizevi galibiyeti elde etmesi halinde, tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılma hakkını kazanacaktı.

Eleme grubuna Galler mağlubiyetiyle başlayan Milliler, 1-0’lık yenilginin akabinde Malta’yı devirmiş, İzmir Alsancak Stadyumu’ndaki 68.000 futbolseverin önünde Batı Almanya’yla 0-0 berabere kalmıştı.

İş ciddiye biniyor, Türkiye artık bir hayal kuruyordu. Malta ile oynanan rövanş maçından da galip ayrılan Milliler, Galler karşısına müthiş form grafiğiyle çıkmış, son anlarda Erhan Önal’ın kaydettiği golle umudunu ‘final’ maçına taşımayı başarmıştı.

Dönemin turnuva formatı gereği, eleme gruplarında yalnızca liderlik koltuğuna oturan ülkeler şampiyonaya gidebiliyordu. Şampiyona finallerinde de sadece 8 takım yarışıyordu.

22 Aralık’ta, Gelsenkirchen’de 73.000 seyircinin önünde oynanan Batı Almanya-Türkiye maçı, grubun liderini belirleyecek ve 8 biletten birinin sahibini bulmasını sağlayacaktı.

O gün, Milli Takım’ın filelerini Şenol Güneş koruyordu.

 

Ay-yıldızlıların önemli fırsatları harcadığı, Şenol Güneş’in 3 kritik kurtarış yaptığı müsabaka, Fischer ve Zimmermann’ın golleriyle Batı Almanya lehine sonuçlanmış, Türkiye’nin şampiyona yolculuğu elemelerin final aşamasında son bulmuştu. Daha sonra, bizi mağlup ederek finallere katılan Batı Almanya, turnuvayı Avrupa şampiyonu olarak noktalayacaktı…

Karşılaşmanın ardından Şenol Güneş, yaşadığı heyecan ve deneyimi şu sözlerle dile getirmişti:

“Bugün kendimi çok iyi hissediyor, çok da iyi olacağını tahmin ediyordum. Arzu ettiğimiz sonucu alamadık ama bence oynadığımız futbol, bizim için bir aşamadır. Şu an Almanya’yla kendimizi ölçmemeliyiz.”

O gün, devlerle rekabet etmek de, Avrupa Şampiyonası’na gitmek de bir hayalden ibaretti.

Yıl 2002…

Geride kalan 23 yılın sonunda Şenol Güneş futbolu bırakmış, teknik direktörlüğe başlamış ve nihayetinde A Milli Futbol Takımı’nın başına geçmişti.

 

2002 Dünya Kupası elemelerinde gösterilen başarılı performansla ay-yıldızlı ekibimizi 48 yıl sonra Dünya Kupası’na götüren tecrübeli teknik adam, Milli Takım tarihinin en büyük başarısının altına imzasını atarak “Dünya üçüncüsü” apoletini boynuna asıyordu.

Yaklaşık çeyrek asırlık dönemde gelişim gösteren ülke futbolu, Galatasaray’ın kazandığı UEFA Kupası’ndan sonra Milli Takım’ın ortaya koyduğu başarıyla parıltısını tüm dünyanın gözleri önüne serdi.

Üstelik Milliler, yarı finalde Brezilya’yı mağlup edebilse, şampiyonluk maçında Almanya’nın rakibi olacaktı. 23 yıl önce Şenol Güneş’in “Onlarla kendimizi ölçmemeliyiz” dediği Almanya…

Şenol Hoca, Dünya Kupası’nda ve Konfederasyon Kupası’nda yakaladığı başarının ardından gözünü Avrupa Şampiyonası’na dikmişti. Herkesle kafa kafaya oynayabilen, herkesi yenebileceğini ispat eden Milli Takım, Avrupa şampiyonluğunu da kazanabilirdi. İngiltere’yi arkasında bırakıp finallere doğrudan gitme şansını 1 golle kaçırdıktan sonra Letonya şokunu yaşayan Milliler, eleme aşamasını geçemedi.

 

Bu netice, Şenol Hoca’nın Avrupa Şampiyonası hayallerinin 4 turnuva kadar ertelenmesi ve Milli Takım ile yollarının 16 yıllığına ayrılması sonucunu beraberinde getirdi.

Yıl 2021…

Bugün 1 Haziran. Şenol Güneş’in 69. yaş günü.

Başarılı antrenör, yalnızca 10 gün sonra kariyerinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası heyecanını yaşayacak.

1979’da futbolcu olarak, 2003’te teknik direktör olarak çok yaklaştığı bu deneyim, kendisi adına gösterişli kariyerine bir ‘taç’ daha eklemesi yönünde büyük bir fırsat olacak.

Üstelik Türkiye, turnuvaya Fransa, Hollanda, Almanya gibi rakipleriyle rekabet edebilecek özgüveniyle gidecek.

 

Şenol Hoca, her fırsatta hayalinin futbol kültürünü geliştiren, üreten, yarışan ve bu alanlarda süreklilik sağlayan bir Milli Takım olduğunu yineliyor.

2022’nin kendisi için final olacağını belirten deneyimli çalıştırıcı, kariyerinin son diliminde unutulmaz bir Avrupa Şampiyonası hatırası yazmak istiyor.

Futbol, her daim hikayeleri sevdi ve besledi. Bizim Çocuklar, 2020 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’yle başlayan hikaye defterinin satırlarını gün be gün büyüyerek doldurdular.

Ana aktör de, 40 yılı aşkın süre boyunca kıyısından döndüğü Avrupa Şampiyonası özlemini dindireceği bu turnuvayla, Bizim Çocuklar’ı taşıyan geminin dümenini Wembley’e kırmak için geliyor.

 

Futbolun, 69. yaşında Şenol Güneş’e bir kupa hikayesi yazması dileğiyle…