Yarıyıl tatili yaklaşırken karne zamanı geldiğinde, alınan sonuç bazılarını sevindirirken bazı ailelerde de hayal kırıklığına sebep oluyor.Ailenin tutum ve davranışları, çocuk ile kurulan iletişim ve ilişkilerinin niteliği okul başarısını etkiliyor. Ancak unutmamak gerekiyor ki; öğrencinin okul notları akademik başarısını işaret etse de, başarısız olduğu yönler başka alanlarda başarılı olamayacağı anlamına gelmiyor. Bu noktada anne-babaların yaptığı pek çok hatalı davranış var; çocuklarının başarısızlıklarından çoğu zaman kendilerine pay biçen ebeveynler, öfke ve kızgınlıklarını çocuklarına yansıtmakta ya da diğer yaşıtlarıyla kıyaslamalar yapmakta. Etiketlemeler, suçlamalar ve yargılamalarda vb. çocukların kişiliğinde geri dönülmez yaralar açmakta; stres, kaygı, güvensizlik, özgüven eksikliği ve kendini değersiz hissetmeye yol açabilmekte. İşte Kişisel Gelişim Uzmanı Dr. Turhan Güldaş, karnesi iyi veya kötü olsun anne babaların çocuklarına davranışlarında dikkatli olmalarını önerdi.  

Ebeveynlere tavsiyelerde bulunan Dr. Turhan Güldaş, “Çocuğunuzun notları ister düşük ister yüksek olsun, vereceğiniz tepki onun gelecekteki yaşamını olumlu ya da olumsuz etkileyebilir” dedi:

Sağlklı bir iletişim olmazsa olmaz 

-Tepkilerinizde aşırıya kaçmayın 

Çocukların iyi bir geleceğe, güzel bir kariyere sahip olması isteniyorsa onların yüksek özgüvenle ve komplekssiz bir şekilde yetişmesi gerekir. Çocukla ebeveyn arasında sınırsız sevgi şart. Ancak burada aşırıya da kaçmamak lazım.Yani doğru bir davranışında, iyi bir karne aldığında çok fazla yüceltilmemesi gerektiği gibi kötü bir karne almışsa da çok fazla yergide bulunmamak gerek. Eleştirilerinizi ve övgülerinizi çocuğunuzun karakterine, kişiliğine yönelik değil davranışlarına yönelik yapın. Örneğin, “Oğlum sen dahisin” yerine “Oğlum bu dönem çalıştın ve çalışmanın sonucunda başarılı oldun” deyin. Ya da “Oğlum sen beceriksizsin, hiçbir şeyi başaramıyorsun” yerine “Oğlum bu dönem derslerine iyi çalışmadın ve sonucunda karnende zayıf aldın, önümüzdeki dönemde daha iyi çalışıp arayı kapatmalısın” deyin. 

-Disiplin şart ama...

Disiplin hiçbir zaman sertlikle, şiddetle sağlanmaz. Şiddet, vurmak, bağırmak, sözlü şiddet veya korkutmak vb. bunlar terbiye şekli değildir.Çocuğun gelişiminde olumsuz etki eder. Çocuk daha çok söz dinlemez, aksi bir insan olur, o çocuğu disipline etmek daha da zorlaşır. Bir yetişkin olduğunda önüne geçilemez problemler yaşamasına neden olur. Çocuğu ödülle veya cezayla nasıl terbiye edebileceksek ona yönelelim. Ceza, sevdiği bir şeyden mahrum etmek olabilir. Ödüllendirmek ise sevdiği veya istediği bir şeyi almak olabilir. Ancak bu durumlarda da aşırıya kaçmamak önemlidir. Her iki durumda da çocuklar yarıyıl tatillerini yapmaları gerekir ve dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Kesinlikle çocukları tatilden mahrum ederek ceza vermeyin. 

-Çocukla iletişim kurun 

Çocukla iletişim kurarken bir birey gibi konuşmak gerektiğini unutmayın. Çocukla iletişimde aceleci olmayın. Her çocuk farklıdır. Onu dinleyin. Karnesinde neden zayıf olduğunu konuşun. Size anlatsın. O dersi sevmiyor mu ya da öğretmenini mi sevmiyor ya da dersin gereksiz olduğunu mu düşünüyor? Problemi hangisi, öğrenin. Öğrendikten sonra ise çocuğu ikna edin. Neden eğitim aldığını, okula neden gitmesi gerektiğini, başarmak için neden çalışması gerektiğini, kendi geleceği için başarılı olmaya ihtiyacı olduğunu ve bu dersleri hayat boyu nerelerde kullanacağını anlatın, çocuğunuzla karşılıklı konuşarak onu ikna edin. 

-Başka akranlarıyla kıyaslama yapmayın 

Temeli sağlam olmayan bina, çökmeye mahkumdur. Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren çocuklar arasında yapılan kıyaslamalar, ileride büyük olumsuzluklara yol açar. Kıyaslanarak aşağılanan çocuklar özgüveni yetersiz bireylere dönüşür. Başarılı akranlarıyla kesinlikle kıyaslamayın. “O çocuğun karnesi daha güzel, şu çocuk daha iyi not almış…” Söylediğiniz buna benzer kıyaslamalar çocuğunuza yetersizlik hissi verir. Bu da ileride aşağılık kompleksine yol açar. Çocuklar bu nedenlerle özgüvenlerini kaybeder. Özgüven aşılayın, çocuğu eleştirmeyin, eleştirseniz de onun zekasına, kişiliğine vurmayın.

-Siz çocuğunuzun rehberisinizi, gardiyanı değil 

Karnesi zayıf olan çocuğunuzu bütün bir yarıyıl tatili boyunca ders çalışmaya zorlamanız çözüm değil. Aksine onu sıkacak ve okuldan soğumasına neden olacaktır. Anne babalar olarak siz gardiyan değilsiniz, danışmansınız. Çocuğun gelişimine katkıda bulunan danışmanlar, rehberlersiniz. Çocuğunuzu sıkmayın sadece danışmanlık yapın. Eğitim dönemi boyunca bırakın ödevlerini kendi yapsın. Siz yol gösterin. Zayıf aldığı dersleri neden başarması gerektiğini anlatın, ikna olsun. Bu derslerin, zorunluluk değil, onun geleceğine katkı sağlayacağını bilsin. Desin ki kendi kendine, “Bu dersler sadece orada yapılması gerektiği için, zorunluluktan yapılmıyor. Bunlar benim geleceğimin, kişiliğimin şekillenmesi için gerekli olan derslerdir.”Örneğin çocuğunuzun matematiği yetersiz. Eğitim dönemi içinde her çocukta görülebilir. Burada önemli olan çocuğa yardım etmektir, siz yardımcı olabiliyorsanız yardımcı olun, ilgilenin, yol gösterin. Olamıyorsanız destek alın, imkanlarınız varsa özel bir öğretmenden destek alın ya da çevrenizde, ailenizde, akrabalarınızda daha üst sınıflarda olan başarılı öğrencilerden, abi veya ablalardan destek alın. Çocuğunuz eğitim dönemi boyunca derslerinden geri kalmasın, anlayarak öğrensin, okuldan da soğumasın. Unutmayın her dönemde çocuğunuza rehberlik edin, gardiyanlık değil.

pembenar