Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığına ait bütçenin görüşülmesi sırasında hem açıklama yaptı hem de soruları cevapladı.

İşte Bakan Selçuk'un 16 Aralık 2018 tarihinde TBMM Genel Kurulunda yaptığı açıklama

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

 Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve üniversitelerin 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Teklifleri'ni Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2017 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Teklifi'ni sunmak ve Bakanlık faaliyetlerimiz ile hedeflerimiz hakkında bilgi vermek üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulumuzun Başkan ve tüm üyelerini tekraren saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin, zamanın ruhuna uygun olarak değişen ve gelişen birikim ve tecrübeler ışığında yenilenen bir süreç olması, aslında eğitimle ilgili ne yapmamız gerektiği hususunda bize bir yol açıklığı gösteriyor. Bu temel hedef doğrultusunda çağın gerektirdiği becerilerle donanmış, hem milli kültür ve hem de insanlığın genel değerleri üzerinden bir eğitim sürecini yaşama ve yaşatma azmi söz konusu.

Milli Eğitim Bakanlığı olarak herkesin eğitim ve öğretime eşit ve -daha ilerisi- adil şartlar altında erişmesi, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip olan bireylerin yetiştirilmesi bizim genel olarak önceliğimizdir. Bu önceliğimizi, bildiğiniz gibi 2023 Eğitim Vizyonu dokümanında ifade etmeye çalıştık ve bu dokümanla birlikte de üç yıllık bir yol haritası ortaya koymaya gayret ettik. Eksiğiyle fazlasıyla bu dokümanın, hangi ay, hangi yıl, hangi iş ve işlemlerin ne şekilde yapılacağı konusunda çok bariz bir yol haritası olduğunu söylemek isterim. Bu yol haritasının ortaya çıkmasıyla ilgili birkaç temel argümandan söz edilebilir. Bunlardan bir tanesi insanla ilgilenen bir kurumun, insana dair bir felsefe arzıyla karşınıza gelmesidir ve bu felsefenin sadece belirli bir bağlamda değil, insanlık için mesajı olan bir felsefe olması gerekliliği de bu metinde ortaya konulmaktadır.

Bizim bu sistem içerisinde, vizyon dokümanına bağlı olarak yapmak istediğimiz bir başka husus da şu: Eğitim bir kurumdur, dolayısıyla bir sistemdir, alt sistemleri ve bileşenleri vardır. Bu bileşenlerin her birisinin birbiriyle nasıl ve ne tür bir ilişkisi olduğunun bir matris üzerinde temsili söz konusudur bu dokümanda.

Bu matrisin varlığının temel faydasını şöyle izah etmek mümkün olabilir: Biz eğitimle ilgili bir karar alacağımızda, aldığımız her kararın eğitimin alt sistemlerinin hangisinde ne tür bir değişime yol açacağının önceden simüle edilebilmesi gerekiyor. Yani, bir karar destek sistemi vasıtasıyla, eğitimde alacağımız her bir kararın insan kaynaklarıyla ilgili maliyeti, psikolojik maliyeti, sosyal maliyeti, finansal maliyeti, bütün bu maliyetlerin bir çözümlemesine ihtiyaç duyuluyor. İşte, bu ihtiyacı karşılamak için de bu matris düzeninde bir sistem analizi gerekiyordu ve bir altyapı kurma ihtiyacımız vardı.

Bu altyapının elbette geçmişe dönük olarak 2002 yılından beri AK PARTİ döneminde öğretmen açığı açısından, derslik sayısı açısından ve diğer bütün nicel değerler ve asetler açısından birçok şeyin yapıldığını ve birçok şeyin tamamlandığını kanıta dayalı olarak göstermemiz mümkün.

Bu süreçte, daha önce 1, 2 ,3 denilen bir süreçte, biz şimdi 4, 5, 6 demeyi hedefliyoruz ve mevcut yapılanın üzerine daha ilerisini koymakla ilgili bir gayretimiz var. Bu gayret çerçevesinde, malumunuz bütçe olarak 161 milyar 612 milyon TL bir belirlenmişlik söz konusu. Bu rakam 2019 yılı merkezi yönetim bütçesinin yaklaşık yüzde 17'sini oluşturmaktadır. Söz konusu bütçe çerçevesinde, bakanlığımız tüm toplum kesimlerini içine alan örgün ve yaygın eğitim öğretim hizmetlerini yürütmeye çalışmaktadır.

Burada uzun uzun okul sayıları ve öğretmenlere ilişkin nicel değerlerden çok fazla söz etmek istemiyorum ama mevcut sorunlarımız var. Bu sorunların azaltılması ve bu sorunların giderilmesine ilişkin de somut yol haritalarımız söz konusu ve bu üç yıllık vizyon dokümanı çerçevesinde mevcut problemleri nasıl iyileştireceğimiz ve nasıl yol alacağımızı net olarak ortaya koyduk.

Biz eğitime Türkiye'nin en büyük sorunu olarak bakmıyoruz, biz eğitime en büyük çözümü olarak bakıyoruz. Bundan dolayı da bu konuda çok umutluyuz ve bu umudumuzu Meclisimizin desteğiyle doruklara taşıyacağımız konusunda da inancımız tamdır. Okul terkleri gibi, öğrencilerin barınma sorunları gibi, eğitim öğretim süreçlerinin daha güvenli ortamlarda yapılması gibi konularda bazı sorunlarımız var ve bu sorunları halletmekle ilgili de ne tür bir iş ve işlem süreci gerçekleştirilecek, bunlara ilişkin araştırma, planlama ve uygulama stratejilerimizi ortaya koymuş durumdayız. Nitekim vizyon dokümanında da hedeflenen bütün iş ve işlemlerin hepsinin fizibilitesi ve maliyet analizleri yapılmıştır. Bunları yaptığımızda Türkiye üç yıl sonra, dört yıl sonra, beş yıl sonra eğitim sistemi açısından nerede olacak, bu soruya ilişkin de bazı simülasyon çalışmalarımız, modelleme çalışmalarımız var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim sisteminde öncelikle vurguladığımız bir kavram öğretmenlikle ilgili çünkü biz öğretmeni bütün eğitimsel, öğretimsel araç gereç, özne ve nesnelerin çok ötesinde görüyoruz. Öğretmenin terbiye rolünün, öğretmenin mürebbiyelik rolünün, öğretmenin insan yetiştirme ve şahsiyet oluşturma rolünün çok çok değerli olduğunu düşünüyoruz çünkü şahsiyeti şahsiyet bina eder. Eğer öğretmenin güçlü bir şahsiyeti olursa o zaman öğretmenliğin sadece basit bir öğretim meselesi olmadığını, aslında her öğretmenin kendi öğrenme yolculuğu olduğunu, kendi kemalat serüveni olduğunu da ortaya koymuş oluruz. Bu nedenle öğretmenlerimize gerçekten çok önem veriyoruz ve bunun kaynağından düzenlenmesi açısından da yükseköğretimde öğretmen yetiştirmede yeni bir tasarım, yeni bir tasavvur ve yeni bir yol haritası üzerinde de Yükseköğretim Kurulumuzla gayet olumlu bir iş birliği içerisinde bir protokol imzaladık ve öğretmen yetiştirmeyi kaynağından düzenleyen yeni bir yol haritasına da şu anda sahibiz. Hemen ikinci dönem bunun pilotlarıyla ilgili de çalışmalarımız başlıyor.


OKUL MÜDÜRLERİNİN EHLİYET VE NİTELİK ÇERÇEVESİNDE SINAVLA ALINMASI İÇİN ÇALIŞMALARIMIZ VAR

Öğretmenin ve okul yöneticilerinin bu çerçevedeki rolünü biraz daha vurgulamakta yarar var. Bir söz vardır eğitim bilimcilerinin çok sıklıkla kullandığı "Bir okul müdürü kadar okuldur." O sebeple okul müdürlerinin, okul yöneticilerinin eğitimini de çok çok önemsiyoruz ve bununla ilgili olarak da önümüzdeki süreçte bütün okul müdürlerinin belirli bir ehliyet ve nitelik çerçevesinde sınavla alınması ve bu sınavın sonucunda da gereken hizmet içi eğitimlerinin yapılmasının üniversitelerle iş birliği içerisinde gerçekleştirilmesinin yol haritasını da şubat ayından itibaren koymuş olacağız ve hemen okul dönemi, sezonu kapandığında da onların eğitimleri başlamış olacak.

Bizim Yükseköğretim Kuruluyla gerçekleştirilecek iş birliği ve koordinasyon aracılığıyla yapmak istediğimiz bu öğretmen ve yönetici eğitimlerinin yüz binlerce öğretmenimizin belirli bir süreç içerisinde, takvim içerisinde hepsinin lisans üstü düzeyinde bu sertifikasyon temelli olabilir, tezsiz yüksek lisans olabilir, tezli yüksek lisans olabilir, hepsinin belli bir süreç içerisinde ücretsiz olarak onlara sağlanması da bizim desteklerimiz arasında yer alıyor.

TEMEL AMACIMIZ ÖĞRETMENLERİNİN NİTELİĞİNİ ARTIRMAK

Burada sertifikasyon sistemlerini çok çok önemsiyoruz çünkü bunu özellikle meslek liseleri açısından da, biraz sonra ifade edebileceğim gibi, kredilendirmekle ilgili de bir modellememiz söz konusu.

Türkiye'nin bu çerçevede öğretmenine yapacağı yatırımla ki bilirsiniz birçok uluslararası metinde "Hiçbir ülkenin eğitim sisteminin kalitesi öğretmeninin niteliğini aşamaz." der. Dolayısıyla, bizim temel problematiğimiz öğretmenimizin niteliğini yükseltmek için gayret sarf etmek. Birçok Anglosakson ülkesinde artık mezuniyetten iki sene sonra mezuniyet not ortalamasını dikkate almamaya başladılar çünkü "İki yıl içinde bilgiler değişti ve sizin o bilgilere sahip olmanızın bir değeri yoktur." şeklinde bir argüman da geliştiriyorlar.

Bu müddet içerisinde öğretmen başına düşen öğrenci sayımız ilköğretimde 16'ya, ortaöğretimde de 12'ye düşmüş durumda. Ülkemizin tüm coğrafi bölgelerindeki öğretmen doluluk oranları birbirine yakın bir orana yükselmiş, norm kadro doluluk oranları Doğu Anadolu'da yüzde 89; Güneydoğu Anadolu'da yüzde 88; ülke genelinde ise yüzde 89 oranındadır, seviyesindedir. Bu, Türkiye'de artık öğretmen tedariki konusunda çok büyük bir problem yaşamadığımızı ama çeşitli düzenlemelerle bir optimizasyon ihtiyacının da bulunduğu gösteriyor.

Öğretmenlerimizin mali ve sosyal hakları üzerinde de önemli iyileştirmeler yapılmış ve Bakanlığımız bünyesinde göreve yeni başlayan 9'uncu derece 1'inci kademedeki bir öğretmenimizin maaşı 3.320 TL, ek ders ücreti net 13,90 TL olmuştur. Haftada on beş saat, ayda altmış saat ek ders veren bir öğretmene 834 Türk lirası ek ders ücretiyle birlikte toplam 4.154 Türk lirası aylık ücret olarak ödenmektedir. Ayrıca tüm öğretmenlerimize eğitim öğretim yılı başında "eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği" adı altında 1.130 lira ödenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ve öğretime erişimin artırılarak fırsat eşitliğinin sağlanması konusunda yaptığımız bazı çalışmalar söz konusu, kısaca onlardan da bahsetmek isterim. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında yapılan protokol çerçevesinde 2003 yılından itibaren Türkiye çapında şartlı eğitim yardımı devam ediyor. Okul öncesi ve ilköğretime devam eden erkek ve kız çocuklar için belirli ödemeler yapılıyor.

Nitelikli bir eğitim için öncelikle eğitim altyapısının tamamlanması gerekiyor. Burada "altyapı" kavramı nedir, ne anlıyoruz; kendimizi ifade etmek bakımından bunu önemsiyorum. Altyapının sadece fiziksel bir altyapı olmaktan öte insan kaynaklarıyla ilgili, yazılım altyapısıyla ilgili, sosyal atmosfere ilişkin eğitimin mutabakat sahası kapasitesi altyapısıyla ilgili birçok altyapı parametresinden söz etmek mümkün. Bu kapsamda da derslik başına düşen öğrenci sayısını azaltmak ve ikili öğretime son vererek tüm okullarımızda tam gün eğitim ve öğretime geçmek için okul ve ek derslik yapımı çalışmaları da kararlılıkla sürdürülüyor.

Elbette Türkiye'nin bazı sorunları da var göçle ilişkili, Suriye'deki savaşla ilgili ve bizim daha önce 2000'li yılların başında derslik başına 36 öğrenciden söz ederken şimdilerde ortalama 20-24 arası öğrenci sayısından söz ediyor olmamız... Aslında 36'da kalsa sınıflar şu anda Türkiye'nin derslik açığı gibi ya da ikili öğretim gibi bir derdi, bir sorunu olmaz ama bütün bunları kendi bağlamında değerlendirip bir maksimizasyon amacından ziyade bir optimizasyon maksadımız olduğunu da ifade etmek isterim.

Her eğitim kademesinde derslik başına düşen öğrenci sayısı yeni yapılan derslikler sayesinde ülke genelinde her geçen gün azalmaktadır. Bütün bu çalışmalar sonucunda da ilköğretimde 24, ortaöğretimde ise 21'e düşmüştür derslik başına düşen öğrenci sayısı.

Öğrenme süreçlerinde teknoloji desteği konusunda bilhassa altyapı anlamında da ciddi çalışmalar gerçekleştirilmiş, 432 bin civarında akıllı etkileşimli tahta okullarımıza yerleştirilmiştir. 15.103 okulda da 1 milyondan fazla UC kurulumu yapılmış, sanal ağlarla ilgili internet erişimi altyapısı da sağlanmıştır. Bununla ilgili önümüzdeki süreçte yeni bir yorumla, özellikle içeriğin daha çok öne çıktığı bir yaklaşımla teknolojiyle ilişkimizin, öğrenme kalitemize yönelik ilişkimizin gözden geçirilmesinden de söz edebilirim.

Biraz önce de ifade edildiği gibi ücretsiz ders kitabı dağıtımı ve benzeri konularda çok ciddi rahatlamalar var ve biz şu anda bunların daha kaliteli, daha hızlı nasıl yapılabileceği konusunda üniversitelerle çeşitli araştırmalar yürütüyoruz.

İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine verilen burslar, eğitim ve öğretime erişimi artırarak fırsat eşitliğinin sağlanmasına katkı sağlayan genel uygulamalardan birisi ama çok önemli. Çünkü bu burslar, eşitliğin ötesinde adalete hizmet etmesi bakımından büyük bir değer taşıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin her çocuğu, gözümüze bakan her evladımız bizim için çok değerli ve eğitime erişimlerini sağlamak bizim bir vebalimiz, bizim bir borcumuz. Eğer bu konularda bir eksiğimiz varsa bu eksikliklerimizi gidermek için muhakkak surette, özellikle dezavantajlı olan okullarımızdan başlamak üzere kaynak yönetimi ve transferi konusunda bir strateji benimsediğimizi de ifade etmek isterim. Türkiye'de tekil olarak bazı olaylardan ya da güncel birtakım hadiselerden elbette söz ediliyor. Bunların bir kısmı gerçekten söz konusu, bir kısmıyla ilgili yanlış anlamalar var ama bu konularla ilgili çeşitli duyurular yaparak konulara açıklık getirmeye de gayret ediyoruz.

2018-2019 eğitim öğretim yılında toplam 1 milyon 320 bin 708 öğrenci -biraz önce üzerinde durulduğu için ben de biraz durmak istiyorum- taşıma hizmetlerinden faydalanıyor. Bakanlık bütçemiz ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan taşıma ve öğle yemeği hizmetleri için toplam 4 milyar 156 milyon lira da kaynak ayrılmıştır. Taşımalı eğitimin belli bir strateji dahilinde rahatlatılması ve bunun öğrenme kalitesine etkisi çerçevesinde bir değerlendirmeye tabi tutulması zaruridir. Çünkü taşımalı eğitim kötüdür ya da iyidir diye bir şey söylemekten çok, rasyonel olarak neye hizmet ettiğine bakmak lazım. Bugün Kanada'da da benzer bir durum var, Amerika'da da benzer bir durum, Yeni Zelanda'da da benzer bir durum var. Bu, yerleşim yerlerinin dağınıklığından ya da göçlerle ilişkili birtakım durumlardan kaynaklanan birçok parametreden etkileniyor. Ama bu etkileri sağlıklı analiz edip nerede gerçekten ihtiyaç var, nerede gerçekten ihtiyaç yok; bununla ilgili de bir analiz çalışmamız söz konusu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomimizin uluslararası rekabet gücünün artırılması ve nitelikli iş gücü ihtiyacının karşılanması için çok önemsediğimiz bir konu, mesleki ve teknik eğitim meselesi. Belki bir yılın içerisinde Milli Eğitim Bakanlığında en fazla nerede mesafe alınacak, en çok nerede başarı sağlanacak diye bir sual söz konusu olsa bunun mesleki ve teknik eğitim olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü mesleki, teknik eğitimin ülkenin iktisadi hayatıyla eğitim hayatının buluşturulması ve senkronizasyonu konusundaki etkisi çok çok önemli. Eğer biz mesleki ve teknik eğitimi dış ticaret açığımızla ilişkilendirmezsek organize sanayi bölgelerimizle ilişkilendirmezsek mevcut kaynak yönetimimizle ilişkilendirmezsek oralar sadece okul olurlar yani hayata dokunan, sanayiye dokunan, ekonomiye dokunan kurumlar olamazlar. Burada çok basitçe neler yaptığımız konusunda birkaç örnek vermek isterim. Bir defa teorik derslerin çok fazla olması ve işbaşı eğitim, üretimle eğitim kavramlarının zayıf olmasının söz konusu olduğu bir durumla ilgili tedbirler almak. Bütün okullarımızı belirli fabrikalarla, işletmelerle doğrudan doğruya irtibatlandırmak, yönetimlerinde birtakım ortak çalışmalar ve konsorsiyumlar oluşturmak... Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle okullarımız arasındaki ilişki ve iletişimi yeni bir protokole bağlıyoruz. Bunun dışında iş garantili onlarca okul kuruyoruz hiç olmayan şu anda. Basit bir örnek vereyim, mesela kol saatlerinin mikro mekaniği konusunda Türkiye'de maalesef bir okul yok, bunun gibi detaylı olan birtakım mekanik ögeleri olan araç gereçlerin tamiri de Türkiye'de mümkün değil. Ama bunun için kuracağımız okullar birçok konuda örneğin ASELSAN'la yaptığımız savunma teknolojilerine dayalı lazer ve optik sistemlerine ilişkin okulların kurulması, askerlikle ilgili kolaylaştırmaların getirilmesi meslek okullarına, SGK primleriyle ilgili yeni tedbirlerin alınması gibi çok sayıda mesleki eğitimi öne çıkaracak olan birtakım tedbirler söz konusu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunu sadece eğitim sisteminin ülkemizde iyileştirilmesi olarak görmüyoruz, küresel rekabetin bir ana problemi olarak görüyoruz, o bakımdan çok önemli. Bilim, sanat, spor ve benzeri alanlardaki özel yetenekli çocuklarımızın yeteneklerine uygun eğitim ortamı sağlamakla ilgili de yeni bir modernizasyon süreci içerisindeyiz. Biliyorsunuz, BİLSEM'ler söz konusu ve buralarda çok güzel hizmetler yapılıyor. Bunların reorganizasyonu ve birtakım, bizim "design factory" dediğimiz yeni yapılarla, sistem merkezleriyle ilişkilendirilmesi gibi yeni anlayışlarla hemen şubat ayında pilotlarını başlatıyoruz. Yine şubat ayında tasarım beceri atölyelerinin pilotlarını kuruyoruz ve bunların ISCED'e dayalı sektöriyel dağılımını lise, ortaokul ve ilkokula izdüşümünü koyacak şekilde, atölye temelli bir öğretime, eğitime doğru geçiyoruz ve bu bağlamda da özel yetenekli öğrencilerimiz için Türkiye'ye bir seçici ulusal merkezi, bu çocukları seçme ve yerleştirmeyle ilgili bir merkez kurmak ve bu merkezin üniversitelerle iş birliği içerisinde Türkiye'deki üstün yetenekli, özel yetenekli olan bütün çocukları belirlemesi ve bunlarla ilgili üç katmanda tedbirlerin alınması söz konusu olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde özel öğretim alanında da ciddi bir yük yüklenilmiş durumda. Bu bağlamda özel okullarımızın sayısı giderek artıyor. Ancak mevcut durumda kalitenin de yükselmesine ilişkin ve bir özel okul açmanın standartları ve ana şartları konusunda da bazı tedbirler alıyoruz. Bunu da kamuoyuyla yıl başında paylaşacağız. Bu arada, Bakanlığımızın başlattığı eğitim öğretim desteği uygulaması da artarak ve geliştirilerek devam edecek.

Bilgilerinize sunmak istediğim bir başka husus da yurt dışı eğitim öğretim faaliyetleriyle ilgili. Yurt dışı bizim aslında çok daha fazla ilgilenmemiz gereken bir alan. Oradaki yurttaşlarımızın bulundukları durum, oradaki yeni nesillerin karşılaştıkları problemler bizim hususen ilgilenmemiz gereken konular ve onların aslında oluşturduğu katma değerin Türkiye'ye nasıl intikal ettirileceği konusunda da bütün dünyadaki yurttaşlarımızı, başka ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızı Türkiye'ye davet edip, onlarla strateji çalışmaları yapıp neler yapabileceğimize dair de karar süreci arefesindeyiz, şu ana kadar belli bir olgunluğa da gelmiş vaziyette.

Bakanlığımızca açılan yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocuklarının devam ettiği 16 ilkokul, 23 ortaokul, 26 lise, TÖMER merkezi gibi birçok kurumumuz var. Bu kurumlarımızı da takip ediyoruz. Türkiye Maarif Vakfı da bu anlamda oldukça fonksiyonel ve stratejik bir kurumumuz. Bizim Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde Maarif Vakfıyla çok işlevsel bir iş birliğimiz var ve sürekli alışveriş yaparak, belli konuları paylaşarak da güçlenmesine katkı sağlıyoruz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK (Devamla) - Ayrıca 1416 sayılı Kanun kapsamında da yetişmiş insan kaynağı ihtiyacını karşılamak amacıyla Bakanlığımız tarafından üniversiteler ve bazı kamu kurumları adına yurt dışındaki üniversitelere lisansüstü öğrenci gönderiyoruz.

Ben bir bilim insanıyım, Türkiye'de böyle bir okula ulaşım durumunda olan kaç çocuk vardır ve bunu nasıl genelleyebilirsiniz konusunda bir sual olduğunda biz istatistiksel bir analiz yaparız ve bu tür bir sorunun sorulmasını bir daha istemeyiz bir akademik bakış açısı içerisinde.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK (Devamla) - Yükseköğretim anlamında da oldukça rekabetçi bir anlayışa ihtiyacımız var ve yükseköğretime erişim ve yükseköğretim alanındaki okullaşma oranının kalite bazlı ilerletilmesi ve Yükseköğretim Kalite Kuruluyla ilişkilendirilmesi zaten bu amaca yönelik. Biliyorsunuz yükseköğretimde yapısal bir değişiklik çalışması da söz konusu. Yükseköğretim Kalite Kurulunun oluşturulması ve misyon farklılaştırılması süreçleri de bunu destekleyen hususlar. Üniversitelerimizin bir kısmında araştırma, bir kısmında teknoloji, bir kısmında da bölgesel katkı sağlama çalışmaları ağırlıklı olarak devam ediyor.

ÖSYM de birlikte çalıştığımız ve iş birliği içerisinde olduğumuz kurumlar arasında. ÖSYM'yle ilgili biraz önce çok sayısal veri konuşulduğu için burada zamanınızı almak istemiyorum ama 2019 yılında 186 sınav koordinatörlüğü aracılığıyla yaklaşık 8 milyon aday için sınav gerçekleştireceğini ifade edebilirim. Bütün bunlar belli bir takvim içerisinde ve belli bir akreditasyon yapısı içerisinde devam ediyor. Bununla birlikte, ÖSYM'nin açıklanan sınav takvimi çok önemli.

ÖSYM'nin sınav takvimi içerisinde hizmetlerini yerine getirirken elektronik sınav uygulamasının yaygınlaşması da çok önemli. Elektronik sınavın giderek uluslararasılaşması ve bazı becerilerde daha çok kullanılması söz konusu. Örneğin Türkçede dört dil becerisinin ölçülmesi şu ana kadar söz konusu değil. Birkaç ay içerisinde biz Türkçenin de dört dil becerisi üzerinden uluslararası standartlar çerçevesinde nasıl ölçüleceğine ilişkin altyapı çalışmalarımızı tamamlayıp yazılımını da bütün Türkiye'de uygulama olanağı bulmuş olacağız.

Yine, benzer bir şekilde, yerli anlamda, dört dil becerisi anlamında, İngilizce ve benzeri yabancı dillerde de beceri ölçme testleri, araçları gereçleri üretmekle ilgili de birkaç ay içerisinde somut bir yazılım ortaya koymuş olabileceğiz.

Bu anlamda yapılan bütün bu değerlendirmeler bize şunu gösteriyor: Biz eğer eğitime bakarken bir sistem bütünlüğü içerisinde bakarsak ve evrensel bakarsak o zaman içeride yaptığımız işin daha sahici olmasına hizmet etmiş oluruz. Aksi takdirde eğitimin operasyonel düzeyindeki bazı tekil sorunlar üzerinden bütün eğitim sistemini yorumlamaya ya da eleştirmeye kalkarsak bütün manzaranın, fotoğrafın silüetini de kaybetmiş oluruz. Yapmak istediğimiz şey eğitim sisteminde küresel rekabete dayanıklı bir altyapı geliştirmek ve bunun için de birkaç yıl içerisinde bir temel çerçeveyi ortaya koymak ve bununla ilgili de somut olarak ne yapacağımızı biraz önce ifade ettiğim gibi izah etmiş oldum.

Eğitim alanında gerçekleştireceğimiz bütün bu faaliyetler için 81 milyar 622 milyon TL personel gideri, 13 milyar civarında Sosyal Güvenlik Kurumuna devlet primi gideri, 10 milyar 38 milyon civarında mal ve hizmet alımı, 3 milyar 265 milyon civarında parasız yatılı öğrenciler, burslar ve diğer cari transferlerle ilgili kısım, 5 milyar civarında sermaye gideri, 28 milyon civarında da sermaye transferi söz konusu ama toplamda 113 milyar 813 milyon bir bütçeden bahsediyoruz. 33 milyar, ki 23 milyon Türk Lirası Yükseköğretim Kuruluna, 549 milyon 555 bin lirası Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına, 14 milyar 225 milyon 998 bin TL'si Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesine verilmek üzere toplam eğitim bütçemiz 161 milyar 611 milyon civarında. Bakanlığımız bütçesine ve faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı veriler, tablolar, grafikler ve açıklamalarla 2019 bütçe sunuş kitabımızın içerisinde ulaşılabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim ülkemizin yarınını şekillendiren en önemli unsur ve bir toplumsal mutabakat gerektiren bir kurumdur. Eğer burada bir mutabakat oluşturmazsak, bir ortak payda oluşturmazsak eğitimle ilgili hiçbir zaman bütünleşik, entegratif bir enerji alanımızı da ortaya koymuş olamayız. Hükümetimiz bu bilinçle hareket etmekte, eğitim alanına yönelik yatırımlarını bilimsel ve pedagojik gelişmelere uygun bir şekilde sürdürmeye çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakanı olarak şahsım, eğitim camiamız ve milletimiz adına genel bütçeden en büyük payı eğitime ayırma geleneğini başlatan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bu sürece katkısı olan, bize destek veren herkese teşekkür ediyorum. Eğitimin ortak memleket meselesi olarak görülüp bu desteğin sürdürülmesi oldukça önemlidir. Genel Kurulumuzun da bu desteği vereceğine olan inancım tamdır. Vereceğiniz destek için bir kez daha teşekkür ediyorum.

5 BİN KONTENJANIN TAMANINI KULLANDIK

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Sayın Başkanım, müsaadenizle, Milli Eğitim Bakanlığına yöneltilen sorularla ilgili bazı yanıtları paylaşmak istiyorum.

Burada benzer sorular birçok sayın vekilimiz tarafından ifade edildiği için ortak cevaplar vermeyi tercih ediyorum. Bakanlığımıza bağlı resmi eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında görev yapanların sözleşmeli öğretmenliğe atanması süreciyle ilgili bir soru var. Ek ders ücreti karşılığında görev yapanların sözleşmeli öğretmenliğe atanması için ayrılan 5 bin kontenjanın tamamı kullanılmış ve konuda herhangi bir boş kontenjanımız kalmamıştır.

Bir başka soru: "2003 yılından bugüne kadar kaç engelli personel istihdamı gerçekleştirilmiştir?"

OCAK BAŞINDA ENGELLİ ÖĞRETMEN ALACAĞIZMİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - 2003 yılından bugüne kadar 5.037'si eğitim öğretim hizmetleri sınıfında olmak üzere 21.662 engelli personel istihdamı sağlanmıştır. Ocak başında engelli öğretmen alımı tekrar başlayacaktır.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Sayı var mı Sayın Bakanım?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Ayrıca, fiilen görev yapan engelli personel sayımız da 22.567'dir.

Hayırseverlerin dışında yapılan derslik sayısıyla ilgili 4 tane soru vardı. 2003-2018 yılları arasında 50 bini hayırsever olmak üzere 298 bin derslik yapılarak eğitim ve öğretimin hizmetine sunulmuştur.

Ücretli öğretmen istihdamıyla ilgili bir soru vardı. Ücretli öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenlerin istihdamı konusunda iki ayrı uygulama vardı. 5 bin ücretli öğretmenimizin istihdamının tamamlandığını ifade etmiştim. Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili olarak da: 2016 yılından itibaren istihdam edilen sözleşmeli öğretmenler dört yılın sonunda kadrolu öğretmen olabileceklerdir. Bu husus kanunla güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla bunların sürekli olarak bu pozisyonda bulunmalarından bahsetmiyoruz.

"Vekil öğretmen sayısı kaçtır?" diye bir soru vardı. 2018 yılı içerisinde Bakanlığımıza bağlı okullarda görev yapan vekil öğretmen sayısı 10'dur. Ağrı, Antalya, Bursa, Mersin ve Niğde illerimizde görev yapmaktadırlar.

Sakarya'daki 21 okulun deprem tahkikiyle ilgili bir soru vardı. Bakanlığımızca 2015 yılında ülke genelinde 4.500 okulun deprem tahkiki çalışmalarına başlanmıştır. Bu kapsamda Sakarya ilinde 125 adet okulun deprem tahkiki yapılmıştır. Güçlendirilmesi gereken 21 okulla ilgili olarak mevcut durum şudur: 7 okula ait 9 bina için yıkım kararı alınmıştır. Bu okullardaki öğrencilerimiz başka okullara taşınmıştır. Yıkılan bu binaların yerine yeni eğitim binalarının yapımı yatırım programı kapsamında ve hayırseverler marifetiyle devam etmektedir. 5 okula ait 6 bina güçlendirilmiştir. 9 okula ait 10 binada güçlendirme çalışmalarının yapılması için ihale öncesi hazırlıklar tamamlanmış olup 2019 yılı içerisinde güçlendirme çalışmaları yapılacaktır.

İkili eğitimin sonlandırılması için gerekli derslik ihtiyacına ilişkin bir soru vardı. Türkiye genelinde ikili öğretimi sonlandırmak amacıyla 63.501 dersliğin yapımı halen devam etmektedir. Yapımı devam eden derslikler bitirildikten sonra ikili eğitimin sonlandırılması için ihtiyaç duyulan derslik sayısı 29.535'tir. Burada 163 bin ihtiyaç olduğundan bahsedildi, gerçek rakam 29.535'tir. ihtiyaç duyulan derslikler iki yıl içerisinde tamamlanarak tekli eğitime geçilmesi hedeflenmektedir.

Gaziantep ili derslik ihtiyacına ilişkin bir soru vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, sisteme oradan basıp devam edebilirsiniz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Hemen kısaca bitiriyorum, geri kalanlara zaten yazılı olarak açıklama yapacağız.

BAŞKAN - Devam edebilirsiniz ben size süre vereyim varsa cevaplandıracağınız.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - 2003-2018 yılları arasında Gaziantep'te 10.779 adet yeni derslik yapılarak eğitim öğretimin hizmetine sunulmuştur. Gaziantep en çok derslik yapılan 81 il arasında 4'üncü sıradadır. 2018 yılında Gaziantep'te yapımı devam eden 3.544 yeni derslik için 583 milyon 576 bin 934 Türk lirası ödenek olarak gönderilmiştir. Gönderilen ödenek büyüklük açısından 81 il arasında 3'üncü sırada yer almaktadır.

Okul taşıtlarındaki rehber personelle ilgili bir soru vardı, 22 yaş ve benzeri konularla ilgili. Burada aslında Danıştay 8. Dairesinin 2009/8738 esas ve 2011/2453 no.lu kararıyla rehber personelin 22 yaşını doldurmuş ve en az lise mezunu olma hususunun 2011 yılından beri geçerli olacağı değerlendirildiğinden dolayı mahkeme kararına ilişkin böyle bir uygulama var. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor.

Hukuki süreci biten, çalışma izni iptal edilen öğretmenlerle ilgili bir komisyon oluşturmuş durumdayız. Bu komisyon marifetiyle çalışma izinleri iptal edilen öğretmenlerimizin özel okullarda çalışmasıyla ilgili çok kısa bir sürede tedbirler alacağımızı söyleyebilirim.
Ücretlilerin sözleşmeli olması konusundan bahsedildi. Bu, kanun gereği bir kez yapıldı ve tekrar yapılması planlanmamaktadır.

Taşımalı eğitimle ilgili bir başka soru vardı. 2018-2019 eğitim öğretim yılında 1 milyon 320 bin öğrenci taşımalı eğitimden yararlanmakta olup 9/12/2018 tarihi itibarıyla 488 milyon 195 bin 414 Türk lirası taşıma gideri; yemek yardımından yararlanan 1 milyon 162 bin öğrenci için de 147 milyon 396 bin Türk lirası yemek gideri ödenmiştir. Taşımalı eğitim kapsamında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan ilköğretim ve ortaöğretim taşımalı öğrenciler için 962 milyon yemek yardımı, özel eğitim öğrencileri için 692 milyon Türk lirası kaynak aktarılması planlanmıştır.

Yine bir başka soru da: 2019 yılı için taşımalı eğitime ayrılan kaynak toplamı 4 milyar 156 milyondur.

Burada diğer sorularla ilgili de yazılı açıklama yapacağımızı ifade etmek isterim.

Memurlar.Net