Uzun yıllar yalnızca Manchester United efsanesi Ryan Giggs'in formasını giydiği milli takım olarak bildiğimiz Galler, ikinci süperstarı Gareth Bale'yi futbol piyasasına sunduktan sonra ülke olarak uluslararası organizasyonlarda daha fazla söz sahibi oldu.

Turnuva geleneği yok ancak ...

Tarihi boyunca yalnızca iki büyük turnuvaya katılan Galler, 1958 Dünya Kupası'nda çeyrek finale kadar yükselmişti. Bu turda 17 yaşındaki Pele'nin golüne engel olamayan Ejderhalar, turnuvayı şampiyon tamamlayacak Brezilya'ya elense de ülke futbolu adına önemli bir başarıya imza atmıştı.

58 Dünya Kupası'ndan sonra tam 56 yıl büyük turnuvalarda boy gösteremeyen Galler, bu özlemini EURO 2016 ile dindirdi. Bu kez süperstarı Gareth Bale'nin önderliğinde yarı finale kadar yükselen Galler, yine turnuvayı şampiyon olarak tamamlayacak Portekiz'e 2-0 yenilerek elenmiş ve Avrupa 3.'sü olarak tarihinin en büyük başarısını yakalamıştı.

 

EURO 2020'ye geliş yolu

2018 Dünya Kupası elemelerinde Sırbistan ve İrlanda'nın arkasında kalarak turnuvaya katılım gösteremeyen Galler, EURO 2020 elemelerinde ise yer aldığı E Grubu'nu 4 galibiyet, 2 yenilgi, 2 beraberlikle lider Hırvatistan'ın ardında zor da olsa ikinci sırada tamamladı.

Giggs krizi

Galler tarihinin en kariyerli yıldızı kabul edilen ve teknik direktör olarak ülkesini EURO 2020'ye taşıyan Ryan Giggs, kız arkadaşına fiziksel saldırıda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmış ve sonraki süreçte de kefaletle serbest bırakılmıştı.

Hakkındaki suçlamalar ülke basınına bomba gibi düşen ve bu sebeple takımdaki görevinden önce uzaklaştırılan, ardından da yol ayrımına gidilen Giggs'in yerine ise daha önce Galler'in alt yaş takımlarını çalıştıran yardımcısı Robert Page geldi.

 

Beklenen taktik: 4-3-3

Ryan Giggs'in yerine göreve gelen Page'nin milli takımda yaptığı ilk iş 3'lü savunmaya dönmek olmuştu. EURO 2016'da Galler'e yarı finali getiren taktiği tekrar takım üzerinde uygulayan Page, Giggs'in çoğunlukla kullandığı 4-2-3-1 sisteminden vazgeçmişti. Ta ki İsviçre maçına kadar... Turnuva öncesi Galler'in başında çıktığı 8 maçın 5'inde 3-4-3 taktiğiyle takımını sahaya süren Page, İsviçre maçında ise 4-3-3 formasyonunu denedi.

Karşısındaki rakibe göre genelde taktiğini güncelleyen Galli çalıştırıcının, İsviçre önünde özellikle ikinci yarı sergilenen iyi performans sonrası bizim maça da 4-3-3 ile çıkması yüksek olasılık. Geçici süre görev yaptığı Galler A Milli takımıyla EURO 2020'ye katılacak Page'nin hem teknik direktör profili hem de kariyer olarak Şenol Güneş, Roberto Mancini ve Vladimir Petkovic'e nazaran grubumuzdaki en zayıf halka olduğunu söyleyebiliriz.

Nitekim İsviçre maçı 1-1'e geldikten hemen sonra Daniel James'i kenarı alan Page, 23 yaşındaki genç oyuncunun sert tepkisiyle karşılaşmıştı. Bunu otorite eksikliği olarak yorumlayabiliriz. Ancak her ne olursa olsun Galler'in İsviçre karşısında geri düştükten sonra verdiği reaksiyon, bizim İtalya maçındaki yediğimiz gol sonrası gösterdiğimiz dağınık profile nazaran ortaya daha olumlu veriler koyuyor.

 

Yıldızları kariyer zirvelerinden uzak

Galler'in süperstarı Gareth Bale ve yıldızı Aaron Ramsey, kağıt üzerinde takımın en önemli isimleri konumunda. Ancak her iki oyuncu da yarı final gördükleri EURO 2016 dönemindeki form durumlarının bir hayli uzağında. Buna rağmen Bale, Tottenham'da bu sezon aldığı süreleri iyi değerlendirdi dersek yanılmış olmayız.

Ramsey ise kesinlikle Arsenal'de oynadığı kadar formda değil. Bunu ilk maçta İsviçre karşısında da gördük. Ne Bale, ne Ramsey sahada etkili hiçbir atağın içinde doğru düzgün varlık gösteremedi. Ancak her ne olursa olsun iki ismin de kalitesi belli o yüzden form geçer klas kalır klişesinden yola çıkarak dikkatli olmakta fayda var.

Bale muamması

Real Madrid'de son 2 sezonunda istenilen seviyede olmayan ve yeşil sahalardan yavaş yavaş uzaklaşan Gareth Bale'nin, turnuvası sonrası futbolu bırakabileceği dahi konuşuluyor. Golfü futboldan daha çok seven ancak ülkesi adına top oynamanın her zaman keyifli olduğunu söyleyen Galli yıldızın, İsviçre karşısında 90 dakikanın tamamında oyunda kaybolması da Galler adına kötü, bizim için iyi bir durum.

 

Çok genç, çok koşan, kontraya iyi çıkabilen bir ekip

Turnuvanın en genç takımı olan Ay-yıldızlı millilerden sonra arka arkaya iki Birleşik Krallık ülkesi geliyor: İngiltere ve Galler. 25.6 yaş ortalamasına sahip Galler'de Bale (Real Madrid), Ramsey (Juventus) ve Dylan Levitt (Istra) hariç tüm futbolcular Premier Lig ile Championship'te mücadele ediyor.

Daniel James, Harry Wilson, David Brooks gibi topu hızlı bir şekilde rakip kaleye taşıyabilecek oyuncuların yanına bir de onlara servis yapacak Ramsey ile Joe Allen'ı da ekleyince geriye yalnızca topu ağlarla buluşturacak isim kalıyor. O da son yıllarda tıpkı Cristiano Ronaldo gibi oyunu daha çok santrafora evrilen Gareth Bale'den başkası değil...

EURO 2020'de belki de bize karşı oyunu kendi yarı sahasında kabul edecek nadir takımlardan birisi Galler. Bu yüzden oyun tarzları A Milli takımımıza ters gelebilir ve bu da düşük bir ihtimal değil. Tabi savunmada da genç ve gelecek vaadeden isimlere sahipler (Ben Davies hariç) ancak bu onların en büyük handikapı da olabilir; tecrübesizlik.

 

Norveç galibiyeti benzer bir örnek olabilir mi?

Dünya Kupası Elemeleri'nde karşılaştığımız ve deplasmanda 3-0 gibi net bir skorla mağlup ettiğimiz Norveç maçı, Galler ile aynı doğrultuda olmasa da iki müsabaka arasında benzer ilişkiler kurabiliriz. Haaland, Sörloth, Martin Odegaard, Mohamed Elyounoussi gibi kaliteli hücumculara sahip olan Norveç'i, rahat bir oyunla mağlup etmeyi başarmıştık.

Tıpkı Galler gibi kaliteli hücum oyuncularına sahip olup, savunmada sıkıntı yaşayan Norveç'i bu kadar net bir şekilde mağlup etmemizin bir nedeni de erken bulunan gol olmuştu. Galler karşısında ilk 15 dakikada atacağımız bir gol, elimizi çok güçlendirir ve kalan zamanda oyunu onların istediği gibi değil, tamamen bizim istediğimiz doğrultuda şekillendirebiliriz.

Kilit nokta; orta saha üstünlüğü

Kariyerinin zirve dönemini yaşamayan Ramsey ve oyunu takımı adına yönlendiren Joe Allen üzerine kuracağımız baskı, Galler'e oldukça zor anlar yaşatacaktır. Tıpkı İtalya maçında bizim karşı karşıya kaldığımız durum gibi... Yakın zamanda Belçika ve Fransa'dan 3'er gol yiyen Galler'in, topu oyuna sokma ve yönlendirmede yaşadığı sıkıntıları İsviçre karşısında da çok net bir biçimde görmüştük.

 

İsviçre'ye karşı zıt iki devre

İtalya'ya 3-0 mağlup olduktan sonra diğer rakiplerimizin karşılaşmasını pür dikkat izledik. İsviçre-Galler maçında özellikle İsviçre öne geçene kadar olan kısımda, tamemen Galler'in topu karşıladığı ve kontraatak oynamaya çalıştığı bir mücadele oldu. Savunmadan çıkmakta zorluk yaşayan Galler, Embolo'yu da durdurmayı başaramadı.

Attığı golün haricinde orta sahadan aldığı toplarla etkili bir şekilde Galler kalesine ilerlemeyi başaran oyuncu, takımı adına en etkili isim olarak göze çarptı. İkinci devrenin hemen başında 1-0 öne geçtikten sonra İsviçre'de 66. dakikada Shaqiri'nin yerine Zakaria oyuna girdi ve İsviçre bu kez kontra oynamaya çalıştı. Skoru koruma içgüdüsüyle yapılmış bu değişikliği iyi değerlendiren Galler, oyunu rakibinin yarı sahasına yıktı.

İlk maçın en etkilisi Kieffer Moore

Maçın henüz ilk yarısında yaptığı etkili kafa vuruşu İsviçre kalecisi Sommer tarafından şık bir şekilde kurtarılan Moore, müsabaka boyunca Galler'in en başarılı ismi olarak göze çarptı. Performansı ve mücadelesiyle; Bale, Ramsey, Daniel James, David Brooks gibi isimlerin önüne geçen oyuncu, attığı golle ülkesinin 1 puan almasını sağladı ki bizim istediğimiz sonuç da buydu.

 

Son karşılaşma 1997'de

Galler ile bugüne kadar 6 kez karşılaştık. Bu müsabakaların üçünü Galler kazanırken, 1 maç berabere bitti. Milli Takım da 2 kez sahadan galip ayrıldı. Galler'in attığı 10 gole 7 golle karşılık verdik. 20 Ağustos 1997'de, 1998 Dünya Kupası Elemeleri'nde son olarak karşı karşıya geldiğimiz Galler'i gollü geçen müsabaka sonucu 6-4 mağlup etmiştik. Ancak tabi bunlar çok eski tarihler ve günümüz için pek bir anlam ifade etmeyen, yalnızca göz atabileceğimiz bazı istatistikler...

Maç sahada mücadele ederek kazanılıyor. Önümüzde geriye düştükten sonra ortaya iyi bir performans koyan Galler ve gol yedikten sonra neredeyse dağılan bir Türk milli takımı var. Ancak Galler'i bir de İtalya karşısında izlemek lazım... Gök Mavililer turnuvanın en önemli favorilerinden ve en baskın futbolunu oynayan takımlarından birisi, hatta bugüne kadar oynanan maçlarda en iyisi bile diyebiliriz...

O yüzden yapmamız gereken karalar bağlamadan güç dengemizin daha yakın olduğu ve hatta bazı konularda üstün olduğumuz Galler ile İsviçre'ye karşı mücadelemizi sahaya yansıtıp, yolumuza devam etmek...